Salı , Ekim 15 2024

BÜNYAN’IN TARİHÇESİ

Bünyan, yıllar boyu büyük bir yerleşim merkezi olmadığı için tarihçesi Kayseri’ ye bağlı kalmıştır. Bölge hangi hakimiyetin altına girmişse Bünyan da ona tabi olmuştur.

Bünyan’a ilk yerleşimin, kayabaşındaki mağaralardan Etiler tarafından olduğu bilinmektedir.(Etiler M.Ö.1450-1200 tarihleri arasında Kızılırmak boylarında hüküm sürmüş ve zamanın en büyük yerleşim merkezlerini kurmuştur.(Kaniş-Karum) gibi,

Eti Devleti M.Ö.1200 tarihinde Medler’in ve Pers’lerin istilasına uğrayarak yıkıldıktan sonra iç kısma çekilen Etiler Akkışla İlçesini Kululu Köyünde Tabal Krallığını kurarak burayı kendilerine Başşehir yapmıştır.(Bu tarihlerde hüküm süren Hititlere Geç Hititler denmektedir.) Tabal Krallığı 24 prenslik merkezinden meydana gelmiş idi. Bu prensliklerin biri de Bünyan’ın Sultanhanı köyüdür. Sultanhanı’nda yapılan kazılarda bulunan yazılı taşın üst kısmının kırık olmasına rağmen 4,7 ve 10. satırlarında Prens Savativara kendisini Tabal kralı Vauşmen’in vasili olduğunu bildirmektedir. (Bugünkü Sultanhanı köyü, kervansaray yapıldıktan sonra kurulmuştur.) eski prensliğin harabe halindeki kalıntıları Tuz Gölü’nün kıyısındadır. Eti Devleti’nin yıkılmasından sonra Medler’in Anadolu’ya hakim olduğu dönemde, Bünyan önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. 1915-1920 yılları arasında Bünyan’da bulunarak Ankara’daki müzeye gönderilen ‘Ateş Sunağı’ (Heykel) üzerinde inceleme yapan Alman Ord. Prof. Kurt Bittel özetle şöyle demektedir.’Medler’in Anadolu’ya hakim olduğu dönemde Ateş Dini Anadolu’ya hakim olmuştur. Bünyan’da bulunan Ateş Sunağından anlaşıldığına göre Bünyan’da bir ateş tapınağı bulunmakta idi. Bünyan o zaman Kapadokya’nın hücra geçitsiz bir bölgesinde değil, tahminlerimize göre memleketin fiilen merkezini teşkil eden bir kısmında bulunuyordu. Bünyan aynı zamanda, volkanik yaylanın tam ortasında, Mazaka vadisinin doğu kenarında ve böylelikle Kapadokya’nın asıl merkez bölgesinin içinde bulunmaktadır. Anadolu’da yayılan Ateş dini Romalıların Anadolu’ya hakim olmasına kadar devam etmiştir.

Roma İmparatoru Büyük İskender, Kızılırmak’ın iki yakasındaki Devletlerin hakimiyetine son vererek, bu toprakları Roma İmparatorluğuna katmıştır.

Roma İmparatorluğu Anadolu’ya hakim olunca Hıristiyanlık dini yeni yeni yayılmaya başlamıştı. Gizli olarak yayılmakta olan bu dinin mensupları Kapadokya bölgesinde (Ürgüp, Göreme) olduğu gibi Bünyan’da da Kayabaşındaki mağaralarda yaşamıştır. Kapadokya’daki özelliklerin aynısının burada olmasına rağmen Kayabaşı ilgisizlikten tanıtılamamıştır.

Bölge 647 tarihinde Muaviye tarafından ele geçirilerek bir müddet Arapların hakimiyeti altında kalmıştır. İlçedeki Sümerbank Fabrikası’nın temel kazısında bir çömlek içerisinde bulunan Abbasi Halifelerinden Mustazi Binurullah’a ait gümüş paraların bu dönemden kalmış olması muhtemeldir. (Bu paralar Kayseri müzesindedir.) Bölge, ilk olarak Türkler tarafından 1067 tarihinde Afşin Bey tarafından fethedilmiştir. Bünyan’a Türkler tarafından ilk yerleşim bu tarihte olmuştur. Cami-i Kebir Mahallesi’ndeki mezarlıkta bulunan Selçuklu mezarları üzerindeki tarihler 1067 yılını göstermektedir. 1071 tarihinden sonra Anadolu Selçuklu hakimiyeti altına girince, Alparslan yıkılan eski Kayseri şehrin yerine bugünkü şehri kurmuştur. Şehre de Türkistan ve Buhara’dan gelen Müslüman Türkler ile Afşarlar’ın İran’da yaşayan kollarından bazı Afşar aşiretlerini yerleştirerek, çevrede konuşulan Rum dilini yasaklayıp Pelü Türkçesini (Uygurca) resmi konuşulan dil haline getirmiştir.

Türkler Anadolu’ya ilk olarak 1071 tarihinden sonra gelmemiş, bazı Türk boyları Alparslan’ın Anadolu’yu fethinden önce Anadolu’ya yerleşmiştir. Bunların ekseriyeti hıristiyanlığın tesiri altında kalarak hıristiyan olmuş Türklerdir. Bunun en bariz örneği Alparslan’ın 1071 tarihinde yapmış olduğu Malazgirt Meydan Muharebesi’nde Romanos Diogenes’in ordusunda bulunan hıristiyan Türk boylarının Alparslan’ın tarafına geçmesidir. Bunun yanında da bazı müslüman Türk boyları da Anadolu’ya yerleşmiştir.

1018 yılında Tuğrul Bey’in kardeşi Çağrı (Çakır) Bey Anadolu’ya geldiğinde burada daha önce gelen Türkmen boyları ile karşılaştı. (Türkmen, Müslüman alemi tarafından Müslüman Türklere verilen genel addır.)

Kayseri ve çevresi 1086 tarihinde Danişmendi emirlerinden Mehmet Gümüştekin Gazi tarafından fethedilerek Danişmendi Beyliği’ne baş şehir yapılınca, Bünyan’a Türklerin yerleşmesi bu tarihten sonra hızlanmıştır. Mehmet Gümüştekin Gazi 1086 tarihinde Kayseri’yi fethettiği ve ‘Kayseri fatihi’ unvanını aldığı Şer-i Mahkeme Sicili’nde, 13 Muharrem 1636 tarihi ile kayıtlı Padişah fermanı ile tasdik edilmiştir.

Emir Mehmet Gümüştekin Gazi’ye, bu başarılarından dolayı Halifelik makamınca ‘Melik’ unvanı verilmiştir. (Melik Mehmet Gümüştekin Gazi 1134 tarihinde ölmüş ve Kayseri’de kendi ismi ile anılan Melikgazi Türbesi’nde yatmaktadır.) Bu tarihten sonra Danişmendi Beyleri melik unvanı ile anılmıştır.

Melikgazi, Kayseri ve çevresinde birçok savaşlar yaparak çevrede yaşayan rum ve ermenilerin hakimiyetine son vermiştir.

Bünyan’daki Kurbantepe denilen yerdeki şehitlik (mezarlık) bu savaşlardan kalmadır.

Kayseri ve çevresi 1162 tarihinde İzzettin Kılıçarslan tarafından yeniden Selçuklu topraklarına katılmıştır. Selçuklu idaresinde Kayseri’nin ismi yıllarca Danişmend ili olarak geçmiştir. Kayseri ve çevresinin imarı 1219-1236 tarihleri arasında Sultan Alaeddin Keykubat zamanında olmuştur. Anadolu’da birçok cami ve kervansaray yaptırılmıştır. Bu dönemde Bünyan’a Selçuklular tarafından bazı yerleşmeler de olmuştur. Bunlar merkez dahil Büyük Bürüngüz, Girveli, Sultanhanı, Karadayı, Yünören, Akmescit Köyleri ile Elbaşı Nahiyesi’dir. Büyük Bürüngüz köyündeki cami ile Karadayı ve Sultanhanı köylerindeki Kervansaraylar bu dönemden kalmadır.

Selçuklu Devleti zayıflamaya başlayınca Anadolu’daki hakimiyetini kaybetmiş, Anadolu’da İlhanlı Hükümdarı Gazan Han’ın hakimiyeti altına girmiştir. Gazan Han 1294 tarihinde müslümanlığı kabul edince Gazan Mahmut Han adını almıştır. İlhanlılar döneminde Anadolu imar edilmiş, birçok tarihi eser yaptırılarak müslüman dinin yayılmasına ve gelişmesine çalışılmıştır. Bu tarihlerde Bünyan’a 30 km mesafede bulunan Yabanlı Pazarı (Pazarören), devletlerarası alışverişin yapıldığı zamanın en büyük pazarıdır. 1277’den itibaren Anadolu, Moğolların hakimiyeti altına girmesiyle bu çevre Moğol Umumi Valileri’nin yaylakları durumuna gelmiştir. Moğol Umumi Valisi Samagar Noyan, burada oturduğu için Pazarören ‘in batısındaki bir köy ile yakınındaki dağ Samağar ismini taşımaktadır. Bu tarihlerde bu köye İlhanlılar tarafından yerleşmeler olmuştur. İlhanlıların Anadolu Valisi Tac-ı Kızıl Emir Zahirrettin Mahmut tarafından 1333 tarihinde Bünyan’a bir cami (Camii kebir) yaptırılmıştır. Tac-ı Kızılın asıl adı İlhanlı emirlerinden Esen Kutluğ’dur. Kesin olmayan bilgilere göre bu emirin Bünyan’a yerleşip öldüğü, oğlu Emir Zahirrettin Mahmut tarafından da babasının hayrına buraya bir cami yaptırdığı söylenmektedir.

İlhanlı Hükümdarları, Cengiz Han’ın torunlarıdır. Timurlenk Anadolu’yu istila ettikten sonra geri dönerken Anadolu’daki Tatarları zorla götürmüştür. Bunlardan yalnız İlhanlıların Anadolu Valisi Samagar Noya’nın aile efradı ile Tatarların Cu’ankar kolu Anadolu’da kalmıştır.

Bölge bu tarihten sonra Ertena (Erdena) Beyliği’nin hakimiyeti altına girmiştir. İlçemizin Yağmurbey köyü bu tarihlerde kurulmuştur. Mehmet Bey Ertena Beyliği’nin başına geçince kendisini içki ve eğlenceye vermiş, beyliğin gidişatını iyi görmeyen Ertena Emirleri’nden Emir Kurt Beyi tahttan indirerek hapsetmiştir.

Hapisten kaçan Mehmet Bey, Karamanoğlu Beyliğine sığınarak çocukluk arkadaşı olan Karamanoğlu Beyi Seyfettin Süleyman’ın kardeşi Alaeddin Ali’den yardım istemiştir. Alaeddin Ali de 20.000 kişilik bir ordu ile Kayseri üzerine yürümüştür.

1357 tarihinde yapılan savaşta, Emir Kurt Bey yenilerek Sivas’a doğru kaçmıştır. Mehmet Bey tahta geçtikten sonra Emir Kurt Bey affedilerek kendisine Yağmurbey köyü tımar olarak verilmiş, Emir Kurt Bey’de buraya yerleşmiştir. Etrafa ait bir tepe üzerindeki ilk yerleşim yerinin temel kalıntıları halen durmaktadır.

Ertena Beyliği zamanında Ertena Beyliği’nin 4. Emiri Cafer Bin Ertena (Cafer Bey) tarafından Karkaya köyünde türbesi bulunan Seyyit Halil Hazretleri’nin tekke ve zaviyesi adına, evladına ve sülalesine birçok gelir ve arzi vakfedilmiştir.

Kayseri ve çevresi 1467 tarihinde Fatih Sultan Mehmed’in vezirlerinden Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Bu dönemde Kayseri ve çevresi sık sık Maraş’ta hüküm süren Dulkadiroğlu Beyliği’nin hakimiyeti altına girince Anadolu’da Dulkadiroğlu Beyleri’nden Aleddevle Bozkurt Bey ve Aleddevle Şahruh Bey tarafından imar ve onarım işleri yapılmıştır. Büyük Bürüngüz köyündeki Sultan Alaeddin Cami de bu kişiler tarafından tamir ettirildiği için bu camiye Aleddevle camii de denilmektedir. Melik Gazi köyündeki Melik Gazi türbesini yaptıran Aleddevle Bozkurt Bey’ in Samağır Köyü’ndeki Abdurrahman Gazi Türbesi ile Karakaya köyündeki Seyyid Halil Hazretleri’nin türbesini de yaptırmış olması gerekir. Çünkü bu türbeler büyüklü küçüklü altıgen üzerine aynı plandadır.

16. Asır başlarında Kayseri kazasında Sahra, Koramaz Cebel-i Ali, Cbel-i Erciyes, Karakaya, Kenarı ırmak, Malya, Karataş ve Bozatlu olmak üzere 9 nahiye bulunmaktadır.

Günümüzde 906/1500 ve 926/1520 tarihli tahrir defterinde kayıtlı bu nahiyelerin hiçbirisi yoktur.

Sarımsaklı (Bünyan), Büyük Bürüngüz (Ulu Bürüngüz), Gergeme, Sultanhanı köyü ile Süksün Cemaati ile Süleymanlı Cemaati, Koramaz nahiyesine bağlı idi. O zamanki idari sisteme göre bu nahiyeler bir yerleşim birimi değil de idari sınırlar içerisinde kalan yerdi.

1500 tarihli tapu tahrir defterlerinde köylerin şahıslara akçe karşılığı mülk olarak verildiği gösterilmektedir. Bazı köylerin hisselere ayrılıp birkaç kişiye de verildiği görülmüştür. Koramaz nahiyesine bağlı olan köylerden şahıslara mülk olarak verilen ilçemiz köyleri şunlardır:

Mülk sahibi şahıslar Köy Akçe

Sa’di BeySarımsaklı 7986

Mustafa Çelebi, Cafer Bey Sarımsaklı 7986

Hundi Paşa El Meşhur Ali Yahşi Sarımsaklı 2400

Verese-i Sadık Ulu Bürüngüz 3043

Şah Sultan Binti Hızır(Şahıs Vakfı) Ulu Bürüngüz 1110

KasımÇelebiGergeme 1841

Hüseyin V. Cansız Gergeme 2403

Aynı tarihte tapu tahrir defterindeki kayıtta Sultanhanı Köyü’nün Dulkadirli hissesi olduğu belirtilmektedir.

1500 yılında Osmanlı Devletince tutulan Başbakanlık Arşivi’nde Maliyeden Müdevver defter 20 varak 29 a-29b-30a tapu tahrir defteri 387 sayfa 105 ‘deki Sarımsaklı (Bünyan) sayfa 204’deki Gergeme(Doğanlar) köyüne aittir.

Sarımsaklı KöyüMezkun halkın %60’nın gayr-i müslim olduğu köyde 1500’de 54 gebran hane, 37 müslim hane, 21 vergi mükellefi,1 imam, 1 a’ma,1 biruni,1 zaviyedar, 1 pir-i fani ve 2 gaip, 1520’de 35 müslim hane, 78 gebran hane, 13 vergi mükellefi, nüfus bulunmakta idi. Köyün başlıca mahsulleri arpa, buğday ve bostan idi. Hayvancılık ve arıcılıkta yapılan köyde 2 bezirhane ve 4 değirmen vardı. Alınan vergi hasılı 1500 de 18 bin 934 akçe cizye olarak 1338 akçe, 1520 de ise 19946 akçe idi. Bu iki tarih arsındaki nüfus artışı %2 kadardır. Sarımsaklı köyünden çıkan sudan, bu köyün hudutları dahilinde öteden beri hücret-i şer’iyye ile Mir’abık alınmadığı tahrir sırasında belirlenince hüccet verilecek deftere kayıt edilmiştir. Bu köyü tabii olan Höngele mezrasının hasılı 720 akçe, İsa Emirze Bey çiftliğinin hasılı ise 1100 akçe idi.

Gergeme Köyü16. asır başlarında gayrı Müslimlerle meskun olan köyde 1500’de 2h 2c, 6m nüfus vardı. Fakat bu köyetabii olan Meysun mezrasında meskun olup aynı tarihte mezrada 4h, 4c, 2m, nüfus bulunmakta olup, 1520 tarihinde 18h, 5m, nüfus kayıtlı idi. 1500 tarihli defterde burada 10 çiftlik yerin Osmanlı Memluk harbinde 1485-1490 Şam askerinin tecavüzüne maruz kalması sebebiyle mahlul olduğu ve bu yüzden divani hasıl kayıt edilmediği belirtilmektedir. Köyün başlıca mahsulleri arpa, buğday, bağ, meyve ve ceviz idi. ayrıca köyde 4 değirmen ikisi harap 4 bezirhane vardı. Köyün vergi hasılı mezra ile birlikte hesaplanmış olup 1500 de 3378 akçe,1520 de ise cizyesi 596 akçe olmak üzere hasılı 2296 akçe idi. Bu köyde tabii olan Toraman ve Serçe mezralarının hasılı 756 akçe idi, denilmektedir. Bu tarihlerde tapu kayıt defterlerinde Bünyan’a (Sarımsaklı Kariyyesi) yerleşen Türkler içerisinde İsa Emirze Bey’den ve burada bulunan Çiftliğinden bahsedilmektedir. Emirze oğulları günümüzde Emirze oğlu, göçer, Karakut, Ecevit, Sert, Çalıoğlu, Akat, Eser gibi soyadlar almıştır. Bünyan’ın kurucu aileleri arasında rastlanan lakapların bazıları şunlardır: Horasanlıoğulları, (İmamoğulları) bu aile zamanla 5 lazade (Çınar) 4-Abdi Efendi (Ünal) 5- Sadiler (Önsoy-bozkurt) bu aileye 1561 tarihinde Seyyit’lik beratı verilmiştir. (Seyyit Hz. Hüseyin’in soyundan gelenlere denmektedir.)

1500-1520 yılları arasında tutulan tapu tahrir defterlerinden anlaşıldığına göre Gergeme Köyü’ne bu tarihe kadar Türkler yerleşmemiştir. Buraya Türklerin yerleşmesi 1520 tarihinden sonra olmuştur. İlk yerleşen aileler Bezircioğulları ve Bezircilerdir. Bezircioğulları (Tanrıöver, İşlenmiş, Biçer, Özsoy, Şahin, Akgül, Ünal, Toprak, Çakmak, Çakıcı) Bezirciler (Kaplan, Cesaret, Kaysı, Akay, Altuntaş, Ceylan) dır. Bu aileler Bezircilik yaptığı için bu lakabı almıştır. (Bezir, ızgın bitkisinden çıkartılan yağdır.) O tarihte Kayseri kazasının dışarıya ihraç ettiği malların başında Bezir ve Güherçile gelmektedir.

1510 tarihinde ilçe köylerine birçok yerleşme olmuştur. 1510 tarihinde İran Hükümdarı Şah İsmail ile Maraş’ta hüküm süren Dulkadiroğlu Beyliği arasında savaş çıkınca daha önceleri Maraş’a yerleşen birçok Türk boyu buradan göç ederek Osmanlı Devleti topraklarına yerleşmiştir. Şah İsmail ile Aleddevle Bey arasındaki savaşın sebebi ise kız isteme meselesidir. Şah İsmail, Dulkadiroğlu Beyi Aleddevle’nin kızını istemiş o da vermeyince Şah İsmail ordusu ile Maraş üzerine yürümüştür. Neticesinde Anadolu’da Alevilik yayılmaya başlamış bu olay ilerde Çaldıran savaşının başlıca sebebi olmuştur.1710-1720 yılları arasında Horasan’dan gelen Serdengeçti Ahmet Ağa Kayseri Ayanı Çobanoğlu’ndan izin alarak Bünyan’a (Sarımsaklı) yerleşmiştir. Ahmet Ağa 1730 tarihinde İran’la yapılan Tebriz harbine Cebeci Bayraktarı Sarımsaklı Ahmet Ağa olarak katılmıştır. Mir’at-ı Kayseriyye bu konuda şunları demektedir: ‘Patrona Halil İsyanı bastırıldıktan sonra isyana katılanlardan birçoğu memleketine kaçınca 1730 yılında çıkan bir fermanla bu eşkıyaların cezalanması istenmiştir. Bunlardan Kayserili Kulaksız Hüseyin denilen şahsın cezalandırılması için orta çavuşlarından Bekir Ağa bu şahsın suçlu olduğunu tespit etmiş, fakat kendisinin Cebesi Bayraktarı Sarımsaklı Ahmet Ağa’nın bayrağı altında Şark Seferine gittiği için kardeşinin yanında bulunan mallarına el koyarak açık artırma ile sattırıp devlete irat kayıt etmiştir. ‘
 

Cebeci Bayraktarı Sarımsaklı Ahmet Ağa Tebriz Harbi dönüşünde getirdiği çeşitli harp ganimetleri arasında Tebriz Müftüsü’nün kızı Kadıncık Kadın da vardır. Ahmet Ağa’ bu hanımdan çocuğu olmamıştır. Kadıncık Kadın’ın mezar taşındaki (Bilavelet) çocuksuz yazısı dabu olayı teyit etmektedir. Konaklılar denilen Ahmet Ağa’nın sülalesine acem (İran’lı )denmesinin sebebi budur.

Ahmet Ağa’nın oğlu Ömer Ağa1785 tarihinde konağı yaptırmıştır. Konak yapıldığında etrafı sur gibi duvarlarla çevrili, mazgal delikleri bulunan, nöbet kuleleri ile korunan, muntazam bir yapı idi. Binada haremlik, selamlık kısımları ile misafirhaneler ve develikler vardı.

Konağı yaptıran Ömer Ağa’nın torunu olan Derviş Ağa da, 1877 tarihinde Derviş Ağa Camii’ni yaptırmıştır.

Bünyan ilçesinin önceki ismi Sarımsaklı’dır. İsmin Sarımsaklı olmasının sebebi, Kayseri’nin Sarımsaklı ihtiyacının büyük kısmının buradan temin edilmesindendir. Sarımsaklı bir köy iken Osmanlı Devleti zamanında zamantı havalisine yerleştirilen Avşar oymaklarının baskılarından çekinen çevre köylerin, Alımpınarı, Eğiset, Bahroğlu, Karaağız, Boyalı, Susuzca, Karaziraat, Öğrenci, Suluören, Elönü, Fakılar, Höyüklü, Tadırlı, Karabaşören Ada, Kayapınar, Mansır, Sarıkaya, Çorbacıyeri, Çalapverdi, İsriil, Koyunağalı, Poşana, Ağcağıl, Başınyayla, Zibaba, Örtüören, Karakışla, Akmezgit, Mahzenin Ören, Topuklu, Kötüören gibi köy ve mezraların Sarımsaklı’ya göç etmelerinden nüfusu aniden çoğalınca, 1878 tarihinde Nahiye olmuştur. Nahiye müdürlüklerini yapan şahısları; Çöreke’nin Hasan Efendi, Konaklı Hacı Ağa ile Gergemeli Hacı Ağlardır.

Sarımsaklı nahiyesi 1895 tarihinde Osmanlı Padişahı Abdülhamid zamanında ilçe olmuş, ilçeye de padişahın ismine izafeten Bünyan-ı Hamit (Hamidiye) ismi verilmiştir. Bünyan Arapçada ‘Yapı’ anlamına gelmektedir. Bünyan-ı Hamit, Hamid’ in yapısı anlamındadır.

Burada Sarımsaklının İlçe olmasına sebep olan Konaklı Hayret Ağa’dır. Hayret Ağa Nahiyede sözü geçen ve çevresi olan bir kişidir. Sivas Mutasarrıfı Halil Rifat Paşanın yakın dostudur.( Sarımsaklı o tarihte Sivas’a bağlıdır. ) Bir müddet sonra sadrazam olan Halil Rifat Paşa Hayret Ağanın hasta olduğunu duyunca kendisini tedavi ettirmek için İstanbul’a çağırttırmıştır. İstanbul’a giden Hayret Ağaya tedavisi yapıldıktan sonra Sadrazam tarafından bir isteğinin olup olmadığını sorulur. Hayret Ağada Sarımsaklı Nahiyesinin ilçe olmasını talep eder. Sadrazamda ‘sen git, ben Sarımsaklı’nın ilçe olduğuna dair fermanı gönderirim’ der. 1895 tarihinde Sarımsaklının Bünyan-ı Hamit ismiyle ilçe olduğuna dair Padişah fermanı gelir.

Ani göçlerle Bünyan’ın İlçe olmasına sebep olan Avşarlar, 24 oğuz boyundan Bozok koluna mensuptur. Kayseri ve ilçelerinde yaşayan Avşarlar, Kuzey Suriye’de ve Halep’te yaşayan Avşarların bir kısmıdır. 17. yüzyılda Osmanlı Devleti zayıf düşüp, göçebeleri askere almayıp bunlardan vergi toplayamaz olunca, boyları iskana tabii tutmuştur. Göçebe halkı, çiftlik yapan yerli halka zarar vermemesi için zamanla yıkılarak viran olmuş terkedilmiş topraklara yerleştirip, buraları imar ederek tarımı geliştirmek istemiştir.

İskana razı olmayan Avşarlarla Hükümet kuvvetleri arasında kanlı çarpışmalar neticesi Avşarlar’ın bir kısmı Rakka, Hama ve Hunus’a sürgün edilerek iskana tabi tutulmuştur. Zamantı bölgesinde yaşayan Avşarlar devleti yerleşik düzene geçeceklerine inandıkları için sürgün edilmemelerine rağmen burada yerleşik düzene geçmeyip talan hareketlerine katılınca, devlet tarafından 1703 yılında Rakka’ya sürülmüş, buradan kaçmışlar, 1730 yılında yine Rakka’ya sürülmüş, yine kaçmışlar, Devlet otoritesinin zayıf olmasından Devlete isyan ederek bir müddet bildikleri gibi yaşamışlar, 1886 yılında Derviş Paşa Fırka-ı İslahiye birlikleri ile kanlı çarpışmalar neticesinde, Avşarların isyanını bastırınca, Avşarlar 1887 yılında uzun yaylada mecburi iskana (tecir) tabi tutulmuştur.

1908 yılında meşrutiyetin ilanı ile Abdülhamit tahttan indirilince, İlçenin isminden Hamit kelimesi kaldırılmış, isim Bünyan olarak kalmıştır. Bünyan İlçe olmadan Sivas İlinin Pınarbaşı (Aziziye) İlçesine bağlı iken 1912 yılında Kayseri iline ilçe olarak bağlanmıştır.

İlçe daha önceleri Müslüman ve Hristiyan Mahallesi olmak üzere 2 kısma ayrılmıştır. Yenice Mahallesi’nde rumlar, Bayramlı Mahallesi’nde Ermeniler oturduğu için buralara Hıristiyan Mahallesi, Müslümanların oturduğu Camiikebir, Dervişağa, İbrahimbey, Camiicedit Mahalleleri’nin bulunduğu yukarı kesime de, Müslüman Mahallesi denilmekte idi. Yenice Mahallesi’nde oturan rumların ekseriyeti 1923 yılında Yunanistan’da bulunan Müslüman Türklere mübadele (değiştirme) edilmiştir. Yunanistan’daki Türklere mübadele edilen rum denilen halkın ekseriyetinin aslı, Hıristiyan Türk’tür. Hıristiyan Türkler hakkında ilk bilgi 1580 yılına ait Kayseri Mahkemesi kayıtlarından alınmıştır. Bu konuda Prof. Dr. Mehmet Eröz şunları söylemektedir: ‘Mahkeme kayıtlarından anlaşıldığına göre Sarımsaklı’da (Bünyan) Kaya isimli Hıristiyan Türk, oğluna önce Yahşi adını vermiş fakat keşiş olduktan sonra yahşiyi Papadopulos’a çevirmiş, kızının adını da Nikol koymuştur.

Türkler Ortaasya’dan Anadolu’ya göç etmeye başladığında, gelen Türkler arasında Hıristiyan Türklerde vardı. Bunun haricinde 1071 den önce Anadolu’ya göç edip hıristiyanlaşmış 10 bin Kaman Türkü vardır. Bu Türkler İmparator Johannes Vatatzes tarafından (1222-1254) Trakya’dan göç ettirilerek Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Bunun haricinde Gagavuz’larda Hıristiyanlığı kabul etmiş Selçuklular’ın bir koludur.

İlçeye 1939 yılının Ekim ayının başında Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımız yerleşmiştir. Gelenlerin ekseriyeti Bulgaristan’ın Sumnu Vilayeti’nin Yenipazar Kazası’nın çevre köylerindendir. Bu ailelerin 54 hanesi Küçük Ahmet olup, Süleymanlı, Mahmuzlu, Doyuranlar Köyünden de 2’şer hanedir.

Bunlardan başka kazamıza 1951 yılında Varna Vilayeti’nin Pıravda Kazası’nın Sofular Köyü’nden 2 hane daha gelmiştir.

Bulgaristan’dan yurdumuza gelen bu aileler önce İzmit-Tuzla’ya, buradan Devlet kanalı ile yurdun her tarafına dağılmıştır. Bu dağıtımda Bünyan merkezine 60 hane kadar soydaşımız yerleştirilmiş diğer ailelerde Tuzhisar, Köprübaşı, Karacaören ve Sıvgın Köyleri’ne iskan edilmiştir.

İlçeye gelen bu aileler, iskan için önce boş hanelere yerleştirilmiş hane başına yıllık 600 TL. Kira bedeli tahsisat bağlanmıştır. 1940 yılında bütün ailelere bedelsiz olarak tarla dağıtılmış, 1947 yılında ev yapımı için arsa dağıtılarak inşaat içinde hane başına 150 TL. Yardım yapılmıştır. Mahalleye yerleşen hane sayısı 1951 yılında gelen son aileler ile 90 haneyi bulmuştur. Yakın zamanlarda çevre köylerden İlçe merkezine göç fazla olmuş, gelenlerin ekseriyeti Sağlık Mahallesi’ne yerleştiği için burası İlçe’nin en büyük mahallelerinden biri durumuna gelmiştir.

About musa oruz

Check Also

YAHYALI TARİHİ

Hükümet Konağı Tarihçesi Yahyalı Ulu Cami bahçesinde türbesi bulunan Yahya Gazi, günümüze kadar gelen kitabesindende …

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.